BİTMEYEN TERÖR TEHLİKESİ
Tüm değerli okurlarımın mübarek Ramazan Bayramını en içten dileklerimle kutlar, sevdiklerinizle nice mutlu huzur dolu bayramlar dilerim.
Hayırlısı ile mübarek Ramazan ayını da geride bırakarak bayrama ulaştık. Malumunuz geçtiğimiz ay içinde ülkeden bir yerel seçim rüzgârı esti. Ne yalan söyleyeyim beklediğimden çok farklı sonuçların ortaya çıktığı ve kesinlikle benim gibi birçok kişi için de sürprizlerle dolu bir seçim sonucu gördük. Öncelikle bu yerel seçimlerin ülkemize hayırlı olmasını, seçilen başkanların başarılarını ve milletine faydalı icraatlerini görmek dileğiyle.
Benim amacım burada yerel seçimlerin sonuçlarını değerlendirmek değil, açıkçası bu benim işim de değil. Vatandaş sözünü söylemiş, neticeyi ortaya koymuş, görünen gerçeklik önümüzdeki beş yıl boyunca belediyelerin seçilen başkanlar tarafından yönetilmesi gerçekliğidir.
Fakat ortada büyük bir sorun var…
Yıllardır terör örgütünün siyasi uzantısı sözde parti, her yerel seçimde belirli şehirlerde adaylarını ortaya koyar ve belirli bir çoğunlukla seçilen şahıslar, belediye başkanlığı mazbatalarını alarak görevlerine başlarlar ve kısa bir süre sonra –ki asla rahat durmaz ve örgüt propagandası yanında devletin yolladığı ödeneği de örgüte peşkeş çekerler- bir şekilde suç işler ve kayyum atanır. Nerdeyse son on yıldır bu süreç değişmiyor.
Bu yerel seçimlerde de, söz konusu örgüt partisinin Van Büyükşehir Belediye Başkan adayı seçimleri kazandı. Gariptir ki birkaç gün içinde söz konusu adayın, seçilebilme yeterliliği olmadığı ortaya çıktı. Konuyu araştırdığımızda, Diyarbakır Ağır Ceza mahkemesinin söz konusu şahısla ilgili hukuki kararları YSK’ya ulaştırmamış olması gibi fecaat bir gerçek ortaya çıktı. Ne tuhaf devletin bir birimi başka bir birimine bilgi vermeyerek koca bir şehrin kaderini etkiliyor.
Önce seçilen şahsın başkanlık yapamayacağı açıklandı ve mazbata ikinci sıradaki adaya verilmeye kalkışılınca ortalık da karıştı tabii. Sonrasında YSK’nın kararı ile söz konusu terör örgütünün adayına mazbatası verildi. Elbette ki devletin bir bildiği vardır umudunu taşıyorum, yoksa bu eylem üç beş teröriste devletin boyun eğmesi anlamına gelir, ki bu bir zafiyet içerir, fakat konuya bir de şu açıdan bakarsak, devletin; sokakları karıştırmak isteyenlerin planlarını suya düşürmüş de olur. İkinci ihtimal daha makul ve akılcı geliyor ya da en azından ben hadisenin o noktasında olmayı tercih ediyorum.
Bana soracak olursanız, söz konusu aday seçime girmiş ve kazanmış, hakkını istemesi elbette doğal. Gönül isterdi ki; ilgili resmi kurum diğer ilgili resmi kuruma şahıs hakkında gerekli bilgilendirmeyi zamanında yapmış olsun.
Aklıma gelen en önemli soru şu; Bu bilgilendirme özellikle mi yapılmadı? Özellikle yapılmadıysa amaç neydi? Açıkçası amacın ne olduğunu anlamak çok mümkün, zira mazbata verilmeyeceği açıklandığında çıkan olaylar tam olarak amacın kendisi. Bir önceki “Ortadoğu’dan Avrupa’ya, Avrupa’dan Türkiye’ye Terör” başlıklı yazımda tam da bundan bahsetmiştim. O yazımda detaylıca anlattım konuyu şimdi buradan o konuya girmeyeceğim fakat daha önceki yazılarımda ve bazı gazetecilerin televizyon ekranlarında bitmeyen bir ihanet şebekesinden bahseder dururuz. Evet zor bir konu farkındayım ama yerel seçimlerin bizi getirdiği noktaya bakar mısınız?
Birileri “Yeni bir çözüm süreci” diye ortalıkta kamuoyu yoklaması yaparken, İstanbul’un göbeğinde sözde öz yönetim ifadelerini rahatlıkla konuşur hale gelindi. İBB meclisinde grup kuracak çoğunluğa ulaşan terör partisinin amacının herhalde İstanbul’da bir Kürdistan hayali olamaz!
Peki nedir sürecin bizi götüreceği nokta?
90’lı yılların Türkiye’sine dönmek. Kendi içinde sürekli bir kargaşa ortamı ile uğraşan Türkiye olmalı ki, çevresindeki coğrafyada eli kolu bağlı bir Türkiye olsun. Bizler Misakı Milli için gün sayarken, Türk Devletler Teşkilatı’nın bir sonraki aşaması olan Türk Devletler Birliği hayaline en yakın olduğumuz bu süreçte, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş ideallerinden saptırmak.
Elbette ülkenin ekonomisi, iktidar partisinin eksikleri ve yanlışları bir şekilde sürecin bu noktaya gelmesine zemin hazırladı. Fakat, çok daha mühim hadiseler varken ortada, bizi bu noktaya getiren, Sayın Cumhurbaşkanı’nın da ifade ettiği gibi “20 yıllık birikimi heba edenler”e bu durumun hesabının sorulması elzem bir hadisedir.
FETÖ diye bildiğimiz bu örgütü hala koruyup kollayan, bizden olunca susan ama onlardan olunca hain ilan edenlerden, siyasi ayağı ne zaman çözülecek sorusuna cevap vermeyenlerden artık hesap sorulmalıdır.
Ülke günden güne Hendek Operasyonları sürecine sürüklenirken, üstelik böyle bir hadisenin oluşumu söz konusu olursa bu sefer İstanbul da dahil olacak, 15 Temmuz gecesi verdiğimiz şehitlerimizin yüzüne nasıl bakacağız?
Tüm bu gerçeklikler çerçevesinde, bir kez daha Sayın Cumhurbaşkanı’nın sözünü yineliyorum. “20 yıllık birikimler heba olamaz”.