FUTBOL SPOR MU BEKA SORUNU MU?
Normalde farklı bir konuda yazıya hazırlarken Trabzon'da yaşanan saha olayları yeni bir yazı kaleme almama sebep oldu. Son yıllarda önceki sezonlara nazaran daha sükunet havasında geçen Trabzonspor-Fenerbahçe maçları bir anda 10 -13 yıl önceki kaos ortamına döndü. Hatırlatmak istemezdim ama saha ve tribün olayları sebebiyle yarım kalan maçlar ve daha da ileri giderek Fenerbahçe takım otobüsünün kurşunlanması gibi olaylar hafızamda tazeliğini korumakta. Başta Fenerbahçe ve Trabzonspor arasında yaşanan ve yıllardır süregelen, önüne geçilemeyen bu olaylar ister istemez aklımıza şu soruyu getiriyor. Türkiye'de futbol spor mu? Yoksa beka sorunu mu?
Sadece Trabzonspor ve Fenerbahçe arasında değil, ülkemizdeki birçok futbol organizasyonunda maalesef şiddet olaylarına şahit oluyoruz. Muhakkak her hafta başı ana haber bültenlerinde ülkemin herhangi bir yerinde yaşanan futboldaki şiddet olaylarını ekranlarında izliyoruz iç çekerek.
Beka da nereden çıktı?
Şimdi birçoğumuz sporla beka ne alaka dediğinizi duyar gibiyim. Önceki hafta Fenerbahçe kulübü başkanı Ali Koç yaptığı basın toplantısında ezeli rakipleri Galatasaray için bir "beka sorunu" iddiasında bulundu ve bu kavram ülke sporumuzun gündemine girdi! Sayın Ali KOÇ, beka sorunu demişken ülkemizde geçmişte yaşanan siyasal ve toplumsal olaylarda, takındığınız tavır aklımıza gelince bu terimi sizin kullanmanız sanki biraz abesle iştigal bir tablo ortaya çıkarıyor. Haklı olduğunuz birçok konu var kabul, lakin bu söz yersiz oldu. Nasıl ki bu olaylar sonrası "genel kurulu toplayıp belki ligden çekilme kararı alabiliriz" kartını oynadığınız gibi. Geçmişte de yine bu kartı oynayıp rest çekmiştiniz ama siz de biliyorsunuz ki bu iş o kadar kolay değil ve bu karardan geri adım atacağınızdan adım gibi eminim.
Sporun birleştirici ve parçalayıcı gücü
Bir spor branşı ülkenin toplumsal ve siyasi olarak bir beka sorunu ya da tam tersi birleştirici bir unsur olarak bu kadar çok etkili olabilir mi diye sorabilirsiniz. Hani futbol için hep deriz ya "futbol sadece futbol değildir" diye. Dünyada örnek verecek olursak eski Galatasaraylı futbolcu Didier Drogba'nın kazandıkları bir milli maç sonrası takım kaptanı olarak yaptığı konuşma, ülkesinde yaşanan iç savaşı sona erdirmiştir. Ülkemizde ise 90'lı yılların sonu 2000'li yılların başında yaşadığımız ekonomik ve siyasi krizler döneminde Galatasaray'ın kazandığı UEFA kupası tüm ülkeye moral olmuştu. Dünyada ve ülkemizde buna benzer daha birçok örnek sıralayabiliriz. Ancak tersi bir örnek verecek olursak 2010-2011 sezonu şampiyon olan Fenerbahçe'ye yönelik yapılan 3 Temmuz şike kumpası neticesinde başlayan (kumpas olduğu mahkeme kararları ile sabit),saha ve tribün olayları ile sınırlı kalmayıp otobüs kurşunlanmasına kadar gitti. Daha eskiye gittiğimizde Kayserispor - Sivasspor, Malatyaspor - Elazığspor gibi trajik olayları örnek verebiliriz.
Ülkemizde futbol, toplumsal ve siyasi olarak ne kadar beka sorunu teşkil eder bilemem ancak Türk sporu için ne kadar büyük bir beka sorunu olduğu ortadadır. Futbol dışındaki diğer spor branşlarında kazanılan uluslararası başarılar, yaşanılan bu vahim olaylardan dolayı daima arka planda kalmıştır. Tabi ki bunda spor medyasının popülist tutumunu da etkisi büyük. Çünkü toplumumuzda başarı ve kaliteden çok bu tür sansasyonel olayların itibar görmesi daha fazla reyting sağlıyor maalesef.
Kimler Türk sporu için beka sorunu?
Daha önce de belirttiğim gibi futbol ülkemiz için toplumsal ve siyasal bir beka sorunu teşkil etmeyebilir, ancak Türk sporu için nasıl bir beka sorunu olduğunu dilimizin döndüğünce sıralayalım.
Hani atalarımızın bir sözü var ya balık baştan kokar diye. Türk futbolunun en tepesinde bulunan Türkiye Futbol Federasyonu başkanı Türk sporu için bir beka sorunudur. Göreve geldiği günden itibaren Türk futbolunda o kadar çok vahim olaylar yaşandı ki. Kulüp başkanının sahanın ortasında hakem yumruklaması, Süper kupa finalinin nedensiz bir şekilde farklı bir ülkede oynatılmak istenmesi ve maça saatler kala yaşanan kriz neticesinde oynanmadan takımların geri dönmesi, bir kulüp başkanının takımı sahadan çekmesi gibi birçok olayı sıralayabiliriz. En vahim durum ise, UEFA başkanının uzun zaman sonra ülkemize maç izlemeye gelmesine rağmen TFF başkanının tribünlerin olumsuz tepki endişesinden mi bilemeyiz, UEFA başkanına eşlik etmemesi ayıplı bir hareket olarak hanesine yazıldı. TFF başkanının nasıl bir ruh hali varsa, sanki hiçbir şey olmamış gibi istifa etmeyip yoluna devam etmesi çok enteresan. Gerçi ülke futbolumuzda gelenin gideni aratıyor olması bizi ayrı bir endişeye sokmuyor değil! Halbuki TFF başkanı herkese şirinlik yapıp mavi boncuk dağıtmak yerine Türk futbolunda adaleti ve düzeni tesis etse bu kadar utanç verici olayı yaşamazdık.
Türk sporu için bir beka sorunu varsa eğer, bunlar...
Kendi şahsi şirketleri kar ederken yönettikleri spor kulüpleri maddi olarak zarar edip üzerine birde başarısız olunca, bu durumu örtmek için, rakip kulüpler ve yöneticilerine, hakemler ve federasyona karşı fütursuzca açıklamalar yaparak kendi kulüp ve camiaya zarar veren kulüp başkan ve yöneticileri Türk sporu için bir beka sorunudur.
Kendi içerisinde bile bölge çatışması yaşayan, adil ve düzgün bir yönetim yerine baba oğul, amca yeğen referansı ile hakemlikte yükseltilerek yönettikleri maçları eline yüzüne bulaştıran, takımların hakkaniyet yerine illegal talimatlar ile maçları tayin eden sözüm ona bazı hakemler ve adalet terazisi şaşmış MHK' de Türk sporu için bir beka sorunudur.
Kendi takımına haksızlık yapıldığı zaman mangalda kül bırakmayıp klavye başında adalet şövalyesi kesilen, ama rakibini haksızlık yapıldığı zaman üç maymun oynayan, kulüp başkanlarının kendi başarısızlıklarını örtmek için yaptığı yalan yanlış açıklamalara sorgusuz sualsiz ya da işine geldiği için inanan taraftar grubu da Türk sporu için bir beka sorunudur.
Sıra geldi iğneyi kendimize batırmaya. Reyting kaygısı başta olmak üzere, kendi bilgisi ve yorumunu ortaya koymak yerine, önüne konulan ısmarlama konulara değinmek zorunda kalan spor yorumcuları da Türk sporu için bir beka sorunudur.
Futbolculuk dönemi ne kadar parlatılmaya çalışılsa da, kariyeri devamlı geriye giden, neredeyse yaşı kadar takım değiştiren adamların başka koyacak yer bulamayıp spor yorumcusu yapılmaya çalışması da sporda bir beka sorunudur. Yine hayatının hiçbir aşamasında bırakın spor yapmayı, spordan zerrece nasibini almamış, yorumlarında ve sosyal hayatında ahlaksızlık ve skandalların diz boyu olmasına rağmen hatırı sayılır bir lobi desteği ile sözde spor yorumcusu olarak devamlı ekranlara çıkarılması bir beka sorunudur.
Netice olarak sadece Türk sporunda değil birçok alanda beka derecesi kadar ağır olamasa da, bir
çok sorunlarımız mevcut. Her ne kadar bu sorunların giderileceği konusunda pek ümidimiz olmasa da yine de acaba düzelir mi diye inancımızı korumaya çalışıyoruz.
Sağlıcakla ve sporla kalın...