ÜLKEMİZDE EĞİTİM VE SPOR İLİŞKİSİ
Hani hep diyoruz ya İstanbul Ankara kadar nüfusu olan ülkeler organizasyon ve müsabakalarda bize karşı nasıl olur da galip geliyor ve bizden daha başarılılar diye. Gerçekten sporu yönetenlerin veya yönetmek için insiyatif alanların oturup düşünmesi gerekir. Neden 80 milyonluk bir nüfus ile sporda bu kadar başarısız oluyoruz? Hatayı nerede yapıyoruz? Başarılı olan ülkelerin spor politikalarını örnek alıp ülkemize nasıl uyarlayabiliriz? Yetenekli sporcuların erken tespiti ile başarılı antrenörlerin doğru ve bilimsel antrenman metotlarla gelişimleri gibi birçok konuda kafa yormaları gerekir. Bunu sadece sporu yönetenler ve insiyatif alanlar değil toplumda sporu seven her bireyin ödev edinmesi gerekir.
Bu yazımda başarısızlığımızın en önemli kaynağı olan spor ve eğitim arasındaki negatif bağı ele alacağız. Spor ile eğitim, başarılı ve gelişmiş ülkelerde birbirlerini destekleyerek paralel bir şekilde yürütülürken ülkemizde ise tam tersi hep çatışma halindedir. Bunun en temel sebebi, eğitimcilerin ve ebeveynlerin zihninde sporun her zaman eğitime engel olduğu gibi hurafe ve gereksiz endişe etmelerinden kaynaklanmaktadır. Hurafe diyorum çünkü eğitim ve sporda gelişmiş ülkelerde yapılan birçok bilimsel çalışmalarda gösteriyor ki, doğru periyotlarda yapılan sporun eğitime engel olmadığı gibi aksine zihinsel ve psikolojik olarak da desteklediğini ortaya koyuyor. Bu da yazımın başında belirtmiş olduğum gibi sadece spor yönetenlerin değil eğitimi yönetenler ile ebeveynlere de bu konuda sorumluluk düşmektedir. Çünkü sporun eğitime engel olduğu hurafesinin de toplum olarak zihnimizden atılması gerekiyor. Elbette her öğrenci başarılı bir sporcu olacak diye bir iddiam yok ama ülkemizde spor kültürünün gelişerek bedensel ve zihinsel olarak daha sağlıklı bir toplum haline dönüşebiliriz. Bu da ülkemizde birçok olumsuz olayların önüne geçerken sağlık alanında da devletin harcadığı bütçeye büyük bir tasarruf sağlayacaktır.
Konumuza tekrar dönecek olursak eğitim ve sporun gelişmiş ve başarılı ülkeler ile okullarımızda nasıl yürütüldüğüne değinelim. Başta Amerika olmak üzere sporda başarılı ve gelişmiş birçok ülkede özel spor kulüplerinden çok okul spor kulüpleri daha etkin bir şekilde faaliyet yürütmektedir. Özellikle üniversite okumanın pahalı olduğu Amerika’da, üniversitede akademisyen bir hocamızın anlattığını göre, sporcu bursu alarak üniversiteyi masrafsız bir şekilde okumak için gençler spora yönelmektedir. Spora başlama yaşı olarak daha aşağıya inecek olursak ve bilimsel olarak branşlaşmayı göz önünde aldığımızda 10 ila 14 yaş arasında elit bir sporcunun artık branşını seçmiş olması gerekiyor. Bu yaş aralığı spor branşına göre değişiklik göstermektedir. Ülkemizde ise eğer ebeveyn çocuğunu özel bir spor okuluna göndermemiş ise, çocuklar hayatlarında ilk kez aktif olarak spor organizasyonuna katılımları ilkokul 4. Sınıfta yapılan sınıflar arası futbol turnuvası ile sağlanmaktadır. Yani 10-11 yaş. Böyle bir turnuvanın sadece tek bir branştan yani futboldan yapılması, futbola yetenekli çocukları ön plana çıkarırken, farklı branşlara yetenekli çocukların ise geri planda kalmalarına sebep olmaktadır. Bu durum hem takım hem de bireysel birçok branşta yetenekli çocukların daha erken tespitlerine engel olmaktadır. Tabi ilkokullarda yetenekli sporcu bulmak için tarama testlerinin yapıldığını bir öğrenci velisi olarak ve çevremdeki beden eğitimi öğretmeni arkadaşlardan dolayı biliyorum. Ancak bu çalışmalarda ülkemdeki diğer bir çok alanda olduğu gibi kağıt üzerinde mi yapılıyor yoksa verim alınıyor mu inanın hiç bir fikrim yok. Bu konuda bilgi ve fikir sahibi olan okurlarımın görüşlerini bekliyorum. Bu arada özel spor okullarına bir parantez açmak istiyorum. Özel spor okullarının devlet tarafından hem desteklenmesi hem de denetlenmesi gerekiyor. Yani bu işi gerçekten sporcu yetiştirmek ile kazanç odaklı yapanların ayırt edilerek ona göre bir denetleme ve destekleme sistemi kurulmalı. Böylece işi hakkıyla yapanlar desteklenirken, maddi imkanı olmayan yetenekli çocuklarında özel spor okullarından faydalanarak fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Bu da ülkemizde sporun gelişimini hızlandıracaktır.
İlkokullarda sporun gelişmesine engel olan bir diğer konu ise beden eğitimi branşında öğretmenlere kadro açılmamasıdır. Geçtiğimiz yıllarda Gençlik ve Spor Bakanının kabine toplantısında sayın Cumhurbaşkanına bu konuyu arz ettiği ve Cumhurbaşkanının Milli Eğitim Bakanına talimat verdiğini okumuştum. Ama Milli Eğitim Bakanlığı ya sporun eğitime engel olduğunu düşünüyor ya da bu konuda kapsamlı bir çalışma yapıyor ki(!) Herhangi bir somut adım atılmadı.
Netice olarak bir an önce ülkemizde ilkokullara lazım olan kadroların açılmak suretiyle beden eğitimi öğretmenlerinin ataması yapılarak yetenekli ve başarılı sporcuların daha erken tespit edilmesi sağlanmalıdır. Ortaokul ve liselerde lise beden eğitimi öğretmenlerinin yanına Spor Bilimleri antrenörlük mezunlarının da, her okula en az bir tane olacak şekilde kadro açılarak, gelişmiş ve sporda başarılı olan ülkelerde olduğu gibi koçluk sisteminin getirilmesi gerekir. Bunun yanı sıra 2000’li yıllarda kurulan ve çok aktif bir şekilde çalışan ancak sonraki süreçlerde pasif kalan okul spor kulüplerinin yeniden aktif hale getirilmelidir. Spor liselerinin sayısı çoğaltılmalı ve bu spor liselerinde eğitim gören sporcuların gelişimleri daha üst düzeye çıkartılmalıdır. Sadece üniversitede BESYO bölümlerine ekstra puan almak için okunmamalıdır. Eğer seçtiği ve aktif yaptığı branşta belli bir düzeyin üstüne çıkamıyorsa spor lisesinden ilişkisi kesilerek normal lisede eğitim hayatına devam etmeli. Böylelikle özellikle yetenekli ve branşlaşmış olan sporcuların spor kariyeri devam ederken eğitim hayatı da sekteye uğramamış olur. Böyle bir spor politikasının neticesi, ilerleyen yıllarda dünya şampiyonaları ve olimpiyat oyunlarında kupa ve madalya olarak ülkemize dönecektir.
Sağlıcakla ve sporla kalın.