ACİZLİĞİN TARİFİ
Yunanistan’ın Ege Adalarına yaptığı, silah ve askeri yığınakları, İsrail-Yunanistan işbirliğinde Mora Yarımadasına kurulan askeri üs, İsrail’in Girit adasına ve Kıbrıs adasının Güney Rum Kesimine yaptığı askeri yığınakları da bir kenarda tutalım.
Bu yazdıklarımı, geçen yazılarımda çeşitli zamanlarda sizlerle paylaştım, yeniden paylaşmamın sebebi bir hatırlatma olması amacıyladır.
Rusya’nın Lazkiye kırsalına kurduğu askeri üs ve Rus savaş gemilerinin, Hatay açıklarında dolaşması, İran rejimine ait milislerin Suriye’de cirit atması, ABD’nin PYD terör örgütü ortaklığını da bir kenara not etmekte fayda var.
ABD aynı zamanda, K.Irak’ta PKK ile iş birliği yaparken, yine K.Irak’ta, İran güdümündeki Haşti Şabi terör örgütü de yuvalanmış bir şekilde duruyor. Az daha ileri gittiğimizde Ermenistan’a verilen askeri yığınak ve silah desteğini de bir kenarda tutmaya devam edelim.
Batı, Güney, Doğu şeklinde ülkenin üç tarafını saran düşman tehditleri ile ilgili kısa bilgilendirme yapmak istedim. “İyi de biz, Rusya ve İran ile düşman değiliz ki!” dediğinizi duyar gibiyim.
Siz öyle sanın !
Bütün bu girişimler, son 10 yılda yapıldı ve geliştirildi. Bütün bu çemberin ortasında Türkiye var. Yani; ey bu yazıyı okuyan adam! Senin ülken var! Kısacası sen varsın!
Düşman yığınağı bu kadarla sınırlı mı? Tabii ki hayır. Sosyal medyaya bak, Türkiye içinde ve dışında onlarca hesap var, her fırsatta devletini yerden yere vurmaya çalışan, ve her konuda Türk Devletinin karşısında saf tutan; envai çeşit terör artıkları da cabası. Bunlar bunu bilinçli yapanlar sınıfında, bir de bunları adam sanan, ama cahil kesim var bunlara alet olan, onlar da zavallılar.
Şu ana kadar yazdıklarımın hepsini anlıyorum. Çünkü düşmanın işi, düşmanlık yapmak. Bundan daha doğal ne olabilir ki? O düşmanlığını yapacak, sen de gücün doğrultusunda vatanını savunacaksın, bu doğanın hele ki bu coğrafyanın, yaşam kanunudur.
Asıl insanın zoruna giden iki şey var.
İlki yukarıda bahsettiğim “zavallılar” sınıfı…
Yahu kafanın içinde bir beyin var öyle değil mi? muhtemelen de çalışıyordur… çok zor bir şey değil, azıcık çalıştırsan yeter. Neyin ne olduğunu zaten anlayacaksın.
Zoruma giden diğer şey de şu; “Ben bu ülkeyi yöneteceğim” diye iddiada bulunan ana muhalefet partisinin yol haritası.
Devlet bir operasyon yapmış, öyle ya da böyle operasyon bitmiş, ve ne yazık ki acı sonuçlarla bitmiş. 13+3 şehitle canımız yanmış, memleketimiz yangın yerine dönmüş.
Devlet Savunma Bakanı’nı ve İçişleri Bakanı’nı yollamış, sana her türlü detay anlatılmış, soru sorman istenmiş gerek yok demişsin, kalkmış gurup toplantısında “13 şehidin sorumlusu Cumhurbaşkanı’dır” diyorsun!.
Ben sana söyleyeyim; bu söylem tam olarak PKK Terör örgütünün bu eylemle sipariş ettiği söylemdir. Bravo!
Bu ülkede muhalefetin, -ana muhalefettir kastım- en bilmediği beceremediği şey; muhalefet yapmaktır. Bir gün öğrenirsiniz elbet ama, umarım o gün hala bu ülke bizimdir.
Ülke üç yandan sarılmışken, PKK’nın sipariş söylemini dillendirip, ABD’den demokrasi dilenecek hale gelmek, muhalefet değil acizliktir. Bunu ben söylemiyorum, söz konusu siyasi partiden istifa edenler söylüyor.
Hiç yapmayı istemediğim bir şey yaptım bu yazımda, o da iç siyasete bulaşıp öfkemi dile getirdim. Evet eleştiri değil öfke. Yukarıda belirttiğim bu tutumların karşısında öfkelenmeyip ne yapacağım!
Üzgünüm dostlar gerçekten çok üzgünüm.
Bu ülkeyi yöneten iktidarı yersiz ve yetersiz görebiliriz, bu iktidarı değiştirmek isteyebiliriz elbette, buna hakkımız vardır. Lakin bu acziyete de alet olmak çok ağırıma gidiyor. Gelin yapmayalım bunu.