KARAKTER ANALİZİNİN SPORTİF BAŞARIYA ETKİSİ
Bu yazıma Anadolu‘dan bir deyim ile başlamak istiyorum. “Eğer bir insanı tanımak istiyorsan yolculuk yapacaksın”. Gerçekten de çok doğru ve yerinde bir deyim. Hayatta yaşadığımız tecrübelerde bunları doğrulamıyor mu? Bu deyimleri sporda da bir araç olarak kullanabiliriz. Yani bir insanı tanımak için maç yapacaksın. Bu halı saha olur mahalle maçı olur farketmez. Çocukluğumdan itibaren hiç yanılmadığım bir gözlem tarzıdır. Bu yazımdan sonra arkadaşlarınız ile halı saha maçı yaparken dikkat ederseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız. Çünkü sahada insan hiçbir karakteristik özelliğini gizleyemez. Mesela bencil ve hırslı insan kaybetmeye başladığı zaman oyun kurallarını hiçe sayarak daha sert bir oyun tercih eder ve oyunun tadını kaçırabilir. Uyumlu ve sorumluluk sahibi kişiler sahada ne görev versen en iyi şekilde yapmaya çalışır ve mağlubiyet olsa bile olgunluk ve centilmenliği elden bırakmaz. Baskın ve lider karakterleri hep forvette görürüz. Kalenin önünde adeta kamp kurarak talimatlar yağdırır. Azimli, hırslı, bencil, kuralcı, disiplinli birçok karakter ve davranışları görmek mümkündür.
Ünlü oyunculardan örnek verecek olursak Sergen YALÇIN futbol zekası ve yeteneği yanında rahat bir karakter yapısı olduğu için bu yapısı belkide daha üst düzey futbolcu olmasının önüne geçmiştir. Ergün PENBE Türk futbolunun en soğukkanlı futbolcusuydu. Hem karakter olarak hemde oyun tarzı hiç değişmedi. Yakinen tanıdığım ve uluslararası şampiyonluk kazanmış eski güreşçi Metin KAPLAN hocamla birçok kez voleybol ve futbol maçı yapma şansım oldu. Yaşına ve makamına rağmen kazanma arzusundan hiçbir şey kaybetmemiş olması, onun zamanında kazandığı başarılarının arkasında disiplinli ve azimli bir karaktere sahip olmasındaki payının büyük olduğunun göstergesidir. Bu bakış açısından yola çıkarak özellikle alt yapı antrenörlerinin ve spor idarecilerinin sporcunun yeteneği ve fizik- kas yapısının uygunluğunun yanında karakteristik özelliğini de iyi analiz etmesi gerekmektedir . Ona göre sporcu çocuğun psikososyal gelişimine destek sağlayarak olumsuz karakteristik özelliklerini yenerek daha sağlıklı bir birey olması sağlanmalıdır. Alt yapılarda muhakkak antrenörler ile koordineli olarak psikolog desteği de sağlanmalıdır.
Daha önceki yazımın başlığında yazdığım gibi “İyi İnsan İyi Sporcu” bakış açısı ile hareket edilmelidir. Bunu başaran antrenörlerimiz ülkemize çok başarılı sporcular yetiştirmişlerdir. Tabi bir çok kulüp ve federasyonlarımız bu konuyu malesef önemsemediği için bu yükü ileri görüşlü antrenörlerlerimiz kendi kısıtlı imkanları ile yapmaya çalışıyorlar. Malesef çok azı bunu başarabilmiştir. Bu yüzden 80 milyonluk ülkemde olimpiyat başta olmak üzere uluslararası birçok müsabakada madalya sayımız nüfus ile ters orantılı kalmıştır. İstanbul kadar nüfusu olan ülkeler bizi başarı sıralamasında geride bırakmıştır. Sporcuların yanında antrenörler de psikoloji üzerine eğitimlerini tam manası ile almalıdır. Antrenörler iyi bir spor adamı yanında iyi bir psikolog da olmalıdır.
Netice olarak Sergen YALÇIN daha üst düzey futbol oynayamamış ise, Arda TURAN zirveden dibe çakılmış ise, Emre MOR keşfedildikten sonra bir arpa boyu yol alamamış ise, bir proje neticesinde keşfedilen ve Beşiktaş alt yapısına alınan Muhammet DEMİRCİ (Barcelona bile istemiştir) bugün kaybolmuş ise bunların en büyük sebebi zamanında tespit edilemeyen ve önlemi alınmayan kişisel gelişimleridir. Bunun tersi olarak Cengiz ÜNDER, Yusuf YAZICI, Çağlar SÖYÜNCÜ, Merih DEMİRAL ve Enes ÜNAL gibi karakteristik gelişimlerini sağlamış oyuncuları da olumlu bir örnek olarak verebiliriz.