HZ. ÖMER'İN ADALETİ!
Fırat Nehri kena­rında bir koyun kaybolsa, onun hesabını dahi Allah’ın kendinden soracağına inanan bir devlet yöneticisi düşünün… İçinde bulunduğu topluma karşı sorumluluğun boyutunu emanet ve hak eksenli değerlendiren bir anlayış…
Peki, şimdilerde muhafazakâr demokrat - İslamcı vb olarak tanımlanan devlet elitine bakın ne var genelde? İsraf, hile, rant vb her yeden patlıyor!
Bakınız size küçük bir kıssa aktarayım!
Hz. Ömer, bir savaş sonrası ganimetleri taksim etmişti. Herkese bir parça kumaş düşmüştü. Fakat bu kumaş tek başına bir işe yaramıyordu.
Oğlu Abdullah, babasına:
“Bu kumaş tek başına ne benim, ne de senin işine yaramıyor. Ben hakkımı sa­na vereyim de, kendine güzel bir elbise yaptır.” demişti.
Hz. Ömer de oğlunun hediyesini kabul ederek bir elbise yaptırmıştı.
Birkaç gün sonra, üzerinde bu elbise olduğu halde bir konuşma yapmak için minbere çıkmıştı.
“Ey müminler! Beni dinleyin ve bana uyun.” der. Arka saflarda biri itiraz eder.
“Ey müminlerin emiri! Seni dinlemiyorum ve sana itaat da etmiyorum! Çün­kü sen, Allah ve Resul’ünün yolundan gitmiyorsun!” dedi.
Halife bu büyük iddia karşısında sarsıldı ve çok üzüldü:
“Neden?” diye sordu.
O zat sebebini şöyle izah etti:
“Ganimet taksiminde, bizlerden hiçbirine elbise diktirecek kadar bir kumaş düşmediği halde, görüyorum ki, sen o kumaştan fazla almış, bir elbise yaptır­mışsın!”
Hz. Ömer, hesabını veremeyeceği bir iddiayla karşılaşmayı bekliyordu. Bu­nu duyun­ca rahatlamıştı. Cemaat arasında bulunan oğlu Abdullah’a işaret etti. Abdullah da kalkıp durumu izah etti. Payına düşen kumaşı babasına verdiğini söyledi.
O zat ayağa kalktı ve:
“Şimdi konuş, ey müminlerin emiri! Şimdi dinliyor ve sana itaat ediyorum.” dedi.
…………………………….
Düşünün ki onca güce hükmedeceksiniz ve basit bir kaç metre kumaş için dahi en sert biçimde halk tarafından hesaba çekilecek ve bu hesabı da susturmadan, kızmadan vereceksiniz. Ama şimdilerde bakıyorsunuz adalet yandaş veya karşıt olarak karara bağlanıyor. İşte bu her şeyi çürütür! Gemi su alır!