HAYATIN ANA GAYESİ NEDİR?
Kainatta en kıymetli şeyin hayat olduğunu herkes bilir. Çünkü her şey hayatın üzerinde döner. Eğer hayat olmasaydı şu mevcudat ve dünyamızın hiçbir kıymeti olmazdı. Bu dünyayı ve mevcudatı kıymetlendiren hayatın mahiyetini anlamak öyle kolay bir şey olmasa gerek.
Hayat sahipleri içinde ise en kıymetlisi insan hayatıdır. Çünkü insan şuur sahibi ve akli melekelerini kullanabilen, geçmişten ve gelecekten etkilenen bir mahluktur. Bu bakımdan insana, mahiyeti itibariyle mahlukatın en şereflisi denmiştir. İnsanın diğer önemli bir özelliği yaratıcısı olan Allah’ın bin bir ismine ayine olmasıdır. Zira, insanı mükemmel kılan da bu vasfıdır.
Biz insanlar zahiri ve batini bir çok cihazlarla donatılıp yaratılmışızdır. İnsana göz, kulak ve tat alma duygusu gibi bir çok zahiri cihazın yanında, akıl, his, sır ve nefis gibi batini cihazlar da verilmiştir. Bu yüzden insan çözülmesi zor bir muammadır.
Acaba hiç kendi kendimize sorduk mu: Biz kimiz? Nereden geldik? Görevimiz nedir ve nereye gidiyoruz? İnsan bu sorulara ciddi manada cevap aramalı, yaratılışının mahiyetini keşfetmelidir. Yüz yıllardır insanlık bu soruların cevabını araştırmakta ve bulmaya çalışmaktadır.
Bütün kainatı ve mahlukatı yaratan Allah bizi niçin yarattı? Bu muntazam kainatı niçin bu kadar güzel yaratıp donattı? Bu sorular elbet hepimizin kafasını meşgul etmiştir. Ama ne gariptir ki biz insanlar bütün vaktimizi bu sorulara cevap için ayırmaktan ziyade diğer bir hayat sahibi olan hayvanlar gibi yiyip içmeyi ve boş işlerle uğraşmayı yeğliyoruz. Yaratılış gayesine uygun hareket etmiyoruz.
Derviş Yunus’un da dediği gibi:
İlim, ilim bilmektir,
İlim, kendin bilmektir,
Sen kendini bilmezsen,
Bu nice okumaktır.
Gayretlerimizi boş yerde harcamaktayız. Aslında bize düşen en önemli görev mahiyetimizi anlayıp keşfetmektir. Fakat, Allah Zülcelal hazretleri sonsuz merhamet ve rahmetiyle yarattığı bu mükemmel sanatı olan insanın içerisinden bizlere rehber olacak, bizlere yol gösterecek kullarını seçmiş, insanların en mükemmeli olan bu kulları yani elçileri ile bize yol göstermiştir.
Cevaplandırılması çok zor olan bu soruların cevaplarını da o mükemmel zatların aracılığı ile bizlere bildirmiştir. İşte bu mübarek zatları yani Allah’ın elçileri olan Peygamberleri rehber kabul edip onları dinleyen insanlar, bu sorulara cevap bulup gereğini yapmışlardır.
Kısaca söylemek gerekirse, insanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmetlerini, bizi yaratan Allah Peygamberleri vasıtası ile gönderdiği ilahi fermanda beyan buyurmuştur. Yüce Allah (cc), “Ben insanları ve cinleri ancak beni tanıyıp ve bana itaat etsinler diye yarattım!” buyurmuştur. Öyleyse buradan da anlaşılıyor ki: Bizim birinci görevimiz Allah’ı tanımak ve ona itaat etmektir.