SUSMAK...
“Huzur on kısım ise, dokuzu susmaktır.” Sözü de bu gerçeğin başka bir ifadesidir. Gerçi insanoğlunun susmayı yeterince beceremeyeceğini de 1400 sene evvel mucizane haber veren Yüce Peygamberimiz, (SAV) “Susmak iyidir; ama susan ise azdır” buyurarak. Susmayı çok az insanın becerebileceğini bildirmiştir.
Gerçek şu ki: ‘Hal dili’nin daha etkili bir konuşma ve anlatım olduğunda herkes müttefiktir.
Habire konuşuyor, ahkam kesiyoruz; ama yaşantımız ve halimiz konuşmalarımıza uymuyor. Kendimi de bu haletten muaf tutamam. Aslında ben de ve birçok insan da söylemimizi yaşantımıza uyduramıyoruz.
Bugün belki de gerek şahsi ve gerekse toplum olarak çektiğimiz sıkıntıların temelinde, nerede susacağımızı ve nerede konuşacağımızı beceremediğimiz gerçeği yatmaktadır. Bazen susulmayacak yerde susmanın da yanlış olduğunu bilmeliyiz. “Ya hayır söyle, ya da sus!” Hadis-i şerifi de bize bu gerçeği açık bir ifade ile bildirmiştir.
Hulasa-i kelam, “sözün özü kısa olanındadır” diye boşuna söylenmemiştir. Kısa ve öz anlatımla insan çok manalar ifade edebilir aslında.
Bugün toplum olarak veya fert olarak konuşmalarımıza dikkat edersek, çoğunun bizi ilgilendirmeyeceği boş konuşmalar olduğunu görürüz. Hele gençlerimiz müstehcenlik ve küfürden başka söz bilmiyor sanki.
Bugün ki gençliğe bak. Fatih’in yirmi bir yaşında İstanbul’u fethine bak. Selahaddin Eyyub’i gibi bir kahraman ile bizi kıyas et. Bugün ki eğitim ile o gün ki eğitim arasındaki korkunç uçurumu gör.
Ahlaki çöküntümüzün temelinde yatan gerçekler nelerdir hiç irdeledik mi?
Topyekun iflas etmişiz de haberimiz yokmuş meğer. Birileri çıkıp “susmak iyi olur mu? Konuşan toplum her zaman iyidir!” diyebilir. Ben de diyorum ki: “Bugüne kadar konuştukta ne oldu?”