SAĞLIK OLSUN
Hafta içi sokağa çıkma kısıtlamasının başlangıç saati, akşam 21.00 dan 19.00 a çekildi. Hakikaten dâhyiane bir çözüm. Kimin aklına geldi ise, tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum. Gerçi, zirvede de bırakabilir. Naçizane önerimdir. Lokantaların durumu zaten malumumuzdu. Ramazan ayı gelmeden, ramazan da açık olmamalarına karar verilmişti. Şimdi ise kafeler ve okullar kapatıldı. Benim fikrim, bu 15 günlük yeni kısıtlamaları, 1 ay a tamamlayacakları yönünde. Yani ramazan ayını evinizde geçireceksiniz ey ahali. Evde oruç tutacaksınız. Yat uyu, tut orucunu işte. Oh, mis gibi.
Sağlık Bakanı sayın Fahrettin Koca, vaka sayılarının artışında, 84 milyon Türk insanının da sorumlu olduğunu beyan eden twitini ben de okudum. O, 84 milyon vatandaşın içerisinde kimler var, bir bakalım: Türkiye de 170 binden fazla doktor var. 220 bine yakın hemşire var. Toplam sağlık çalışanlarının sayısı 500 binden fazla. Sağlık personeli ve öğretmenler hariç, yaklaşık 5 milyon kamu personeli var. Etti 5,5 milyon kişi. Bu personellerin hemen hemen % 75’i, salgın sürecinden bu yana düzenli olarak işlerine gidip geliyorlar. Türkiye de ki esnaf sayısı 2 milyon civarında. Toplamda etti 7,5 milyon kişi. Ocak 2021 rakamlarına göre, ülkemizdeki kamu ve özel sektörde çalışan işçi sayısı 14 Milyon kişi. Oldu mu sana 21,5 milyon. Özel okullar da dahil, okul öncesi, ilk ve orta öğretim de dahil, toplam 18,5 milyon öğrenci mevcut. 1 milyon da öğretmenimiz olduğuna göre, toplam kişi sayısında olduk 41 Milyon kişi. Üniversiteler hocaları, memur ve öğrencileri ile birlikte 21 milyon… Yekün etti 62 Milyon kişi. Bu saydıklarımızın içerisinde, çalışmayan ev hanımları ve henüz okul çağına gelmemiş, yahut herhangi bir işte çalışmayanları da eklediğimizde 71 milyon kişiye ulaşıyoruz. Serbest meslek erbabı, emekliler, kayıtsız çalışanlar, kaçaklar, göçekler falan filan derken oldu sana 84 milyon kişi. (Hesaplar ve rakamlar, üstün körü alınmıştır. Hata olabilir. Sayılar vasatidir. Suriyeli olup da TC kimliği alan kaç kişi var? Bunlar bu sayılar içine dahil mi, bilgim yok. İnternette hiçbir kaynakta resmi bir veri bulunmuyor.) Hah işte, hepiniz, hepimiz sorumluymuşuz bu durumdan. Vay anasını sayın seyirciler. Gene halk suçlu, gene halk kabahatli. Gene yurdum insanına patladı ihale. Vay be! Ne güzel İstanbul! Ne diyelim, “Sağlık Olsun!”
Amiraller konusuna gelelim. Gelelim gelelim. Ne oldu? Baştan bir hatırlayalım. Bir Cuma gecesi operasyonu ile, Sayın Cumhurbaşkanı, üst üste kararnameler imzalayarak, önce Merkez Bankası Başkanını görevden azletti. Ardından da, kendisinin bilerek ve görerek, bir zaman önce imzaladığı “İstanbul Sözleşmesinden” ülke olarak çekildik. Gerekçe neydi? Sözleşme koşulları, Türk Aile yapısına zarar veriyor. İmzalarken gözlerinden kaçmış demek ki! Olabilir. İnsanlık hali. Ama kazın ayağı öyle değil. İş dönüp dolaşıp “Montrö Boğazlar Anlaşması” na dayandı. Ne alakası var Montrö’ nün İstanbul sözleşmesi ile? Bunu Sayın TBMM başkanına sormak lazım! Zaten sordular. O da örnek verdi. Sanki başka anlaşmalar örnek verilemezmiş gibi, tuttu, Türkiye Cumhuriyetinin temeline atılmış en sağlam anlaşmayı örnek gösterdi. Konu Boğazlarımız! Konu Karadeniz! Peki başka ne var gündemde? Tabii ki, Çılgın ve Mega proje “Kanal “İstanbul!” Bütün bu olan bitenin, yani bu paragrafta yazılanların, birbiri ile ilişkisi nedir? Aa! Emekli Amiraller i unuttuk. Efendim, Montrö anlaşmasının kalkması da gündeme gelebilir, dendikten sonra, bir kısım Emekli Amiraller… Evet, Emekli! Yanlış okumadınız. İşte bu beyler, bir gece ansızın bildiri yayınlamışlar. Meral Hanım‘a göre zevzeklik olan bu bildiri - ki, adı bildiri olarak telaffuz ediliyor, o sebepten ben de böyle yazdım - Montrö‘nün, ülkemizin bekası ve bağımsızlığı için son derece önemlidir, kaldırılması yahut anlaşmadan çekilinmesi, ülkemiz için hoş olmayan sonuçlar doğuracaktır, mesajı içeriyor. Yani aşağı yukarı. Tabi metnin tamamında bir gözdağı, darbe iması var mı, ben bilmem. Ama öyle olması temenni edildi ki, Amiraller bir sabah evlerinden alınarak, savcılık makamında ifadeye götürüldüler. Hepsi de serbest bırakıldı. Demek ki, suç teşkil edebilecek bir bulgu, “bulunamadı”. Ne diyelim: “Sağlık Olsun!”