Dolar 34,5169
%0.16
Euro 36,4475
%0.27
Altın 2.959,920
%0.84
Bist-100 9.125,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

"PARA HER KAPIYI AÇAR"

“Borç istedim, o da vermedi. Ben de görüşmüyor, aramıyor, sormuyorum!” Sustu sonra. Yüzü iyice düştü. Ne kadar istedin dedim? ‘onun verebileceği kadar‘ dedi. Güzel bir cevap aslında. Arkadaşının, yakın arkadaşının mali gücünün de farkında. Sordum ben de, “neden vermedi ki? Diye. Omuz silkti, dudağını bükerek. Umursamaz gibi davrandı. Kafasını salladı sağa sola, sonra yüzüme baktı “Bilmiyorum”, dedi. Ben iyice şaşırdım. Tam olarak sen nasıl istedin, o ne cevap verdi? Diye sordum. Yüzüme baktı dikkatlice. Biraz sinirlendi sanki. Sonra şöyle dedi: “Aradım telefonla. Görüşelim dedim. Tamam dedi. Sözleştik. İki saat sonra buluştuk çay bahçesinde, laflamaya başladık. Günlük olaylar, futbol, siyaset derken, asıl konuya geldim. Acil 30 bin lira lazım. Müsaitsen bir haftaya kadar ayarlayabilir misin? Hiç düşünmedi dedi. Gözünün içine bakıp, hayır”, dediğini söyledi. Eee? Ne var bunda dedim. Kaşlarını çattı hafiften. Öylece baka kaldı gözlerime. Yani, dedim, sonuçta sana veya bir başkasına borç vermek zorunda değil. Bu sefer, acı bir tebessüm çalındı yüzüne. “Vay be!” dedi. “Sen de bunu dedin ya!” diye de ekledi.

Bir süre etrafa bakındık sonra. Ben hiçbir şey söylemedim. O da sustu. Hayal kırıklığı, benim diğer arkadaşı savunuyor gibi olmamdan dolayı ikiye katlandı. Belli ki, borç alamadığı için kendisini bir miktar yalnız hissetmiş. Bir de ben onu destekleyip, onunla aynı duygu ve düşünceyi paylaşmayınca, yapayalnız hissetti o an. Çok belliydi bu. Etrafa bakıyordu, ama aslında hiçbir şey görmüyordu. Sadece hafiften sallıyordu kafasını belli bir ritimle. Yukarı ve aşağı doğru. Bana sitem ediyordu. Borç vermeyen arkadaş o an orada değildi, ancak ona da bir mesajdı bu. Borç isteyen yakın arkadaşa borç vermeyen diğer yakın arkadaşın hissettirdiği klasik tavırdı bu. Sonra birden güldüm ben. Hatta kahkaha attım. Şaşırdı. Yüzünde gülümseme ile karışık yeni bir öfke vardı. İlk defa görüyordum bu ifadeyi yüzünde. Alışık değildim. Ama anlayabiliyordum, konuştuklarımızdan sonra. Normaldi yani. Ardından, çocukça bir eda ile sordu “Ne gülüyon lan?” Hiç, dedim. Senin haline gülüyorum. “Ne varmış halimde?” dedi. Daha ne olsun dedim! Adam sadece bir kere isteğini reddetmiş, hemen silmişsin. Muhtemelen buradan kalkıp ayrıldıktan sonra da, beni sileceksin! Yüzü donuklaştı. Yutkundu önce. Ara vermeden sordum: “Ciddi ciddi soruyorum, söyle! Şimdiye kadar istediğin şeylere olumlu cevap verdi mi?... Azıcık düşündü, yarım yamalak bir evet, çıktı ağzından. Sonra, “Sana hiç hayır dedi mi, bugüne kadar?” diye sordum. Hiç düşünmedi “Hayır” dedi. O zaman, senin sorunun ne? deyince, başını önüne eğdi. “Ama çok ihtiyacım var bu paraya!” dedi. Dedim ki “O başka mesele! Ona mı güvendin?” İyice utandı. Ne yapacağını, ne diyeceğini bilemedi bir an. Sonra yumuşadı. Yüzünde inceden bir suçluluk ifadesi belirir gibi oldu. Ya da bana öyle geldi. Araba almam lazım, dedi. 30 bin lira eksik. Vay anasını. Araba alacakmış, 30 bin lirası eksikmiş. O yüzden çareyi, diğer arkadaşımızın güçlü mali durumunda bulmuş. Ama beklemediği bir cevap aldığı için hem kızgın, hem de hayal kırıklığı yaşıyor. Bana gelmiş, çünkü bu durumdan dolayı destek istiyor. Benim de onun gibi düşünerek, diğer arkadaşımızı kınamamı ve yanında olmamı istiyor. Aslında mesele para falan değil. O an anladım bunu. Mesele araba da değil. Mesele reddedilmek. Üstelik defalarca kendisine her ihtiyacı olduğunda yardım elini uzatan en yakın arkadaşı tarafından reddedilmek tüm mesele. Tüm bunları konuşur ve düşünürken, esas oğlan yanımızda bitiverdi. Evet, diğer yakın arkadaşımız. Parayı vermeyen yani. Selam diyerek pat diye oturdu boş sandalyeye. İkimiz de şaşkın, aleykümselam dedik. Bir iki hal hatır sorduktan sonra, çat diye açtım konuyu. Bunları bunları konuştuk arkandan, dedim. O da şaşırdı önce. Sonra tamam dedi. Ayarlarız bir şeyler, dedi. Diğer arkadaş, “Bak sıkıntı olacaksa, başka şekilde halletmeye çalışayım .” dedi. Öbürü de, “Yok canım, ne sıkıntısı olacak, hallederiz. O gün canım biraz sıkkındı. Ne dediğini bile tam anlamadım. Kusura bakma dedi! Ben şok! Sonra neşelendiler beraber. Ben de öylece kalakaldım. O kadar da felsefe parçaladık. Gerçi çok da felsefe sayılmaz ama… Neyse. Para her kapıyı açar demiş eskiler. Buna bizzat şahit olunca, size de anlatayım dedim. Şimdi düşünüyorum, acaba ne kadar yakın arkadaşız biz, diye!