''KOKU''
Moderatör: Veyis Bey! İsmail Bey ile yaptığınız televizyondaki o mülakatta….
Veyis Bey: Ne mülakatı? Ben böyle bir şey yapmadım! İsmail i de tanımam ayrıca!
Diyebilir mi? Bence diyebilir. Şahsen, kendisinde o potansiyeli gördüm ben. İsmail Bey ısrarla, “Ses kaydını dinledim Veyis Bey, sizdiniz. Bunları, bunları söylüyorsunuz!” dese de, hayır o ben değilim. Öyle bir konuşma olmadı hiçbir zaman dedi. Ya da demeye getirdi. Türk medyasının, sadece bildiğimiz bazı skandallarından birisine canlı tanık olduk o akşam. Bunlar yalnızca bildiklerimiz, duyduklarımız, saklayamadıkları! Bizden sakladıkları kim bilir neler var neler!
Ama daha vahim olan şey şu. Türk toplumu alışıyor. Bu kokuşmuş ortama da, ortamın kokusuna da, kokuya sebep olanlara da alışıyor. Asıl bizi bitirecek olan da bu. Evet, bitirecek olan. Yani daha bitmedik. Neler yapıldı, neler oldu veya olmuş, ama henüz bitmedik. Nasıl biteriz? Allah korusun ama; işte tam da “Alışırsak” biteriz. Kokuya alışırsak, kokunun merkezine ses çıkartmazsak biteriz. Hülasa; isteyen istediği kadar konuşsun. İsteyen istediği kadar bir şeyleri açığa çıkartsın, dillendirsin, itham etsin. Halk homurdanıp soru sormadıkça, adalet mekanizmaları harekete geçmedikçe, hiçbir şey olmaz. İnanın durum böyle.
Galatasaray da seçim yapıldı. Burak Elmas başkan seçildi. Hayırlısı olsun. Sıra Fenerbahçe de. Muhtemelen Sayın Ali Koç tekrar başkan seçilecek. Ama Fenerbahçe taraftarının öğrenmek istediği şey, seçimi kimin kazanacağı değil. O zaten üç aşağı beş yukarı belli. Sembolik aday var. Onu ben de biliyorum. Ama adı üzerinde, Sembolik. Kendisinin kazanma ihtimali yok denecek kadar az. Ama yine de takdir etmek lazım beyefendiyi. En azından birisi çıkıp, mevcut Fenerbahçe yönetimine karşı muhalefet oldu. Bu da bir şeydir. Fenerbahçelilerin merak ettiği şeye gelecek olursak. Onlar Fenerbahçe Futbol A Takımının başına gelecek hocayı merak ediyorlar. Acaba kim olacak? Ali Koç un, geçen haftaki açıklamalarını göz önünde bulundurursak, “Top Clas” diye tabir edilen bir hoca gelemeyecek. Yani 1. Sınıf hoca değil de, 2. Veya 3. Sınıf bir hoca ile anlaşılacak. Tabi ki yabancı olacak. Olsun. Önemli değil. Yeter ki gelişime açık, öngörülü, başarıya aç bir hoca olsun. Şu saatten sonra Guardiola gelecek değil ya. Veya Bielsa!... Ama önemli olan bir husus da, hocanın kim olacağından ziyade, ne zaman geleceği. Malum, Fenerbahçe yönetimi geç refleks verme konusunda rüştünü ispat etmiş bir yönetim ne de olsa! Umarım, en geç Haziran sonu Hoca takımın başına geçer.
A Milli Takım a gelirsek… Aslında gelmesek mi?... Bilemedim ki şimdi! Yani, ağzımdan hoş sözler çıkmayacak, onun için diyorum, o konuya gelmesek mi diye! Ya da gelelim gelelim! Olan oldu, konuyu açtık, bir şeyler söyleyelim. Efendim, Şenol Bey yönetimindeki A Milli takıma, hocaya, oyunculara “Mehmetçik” muamelesi yapmayı, artık bir kenara bırakalım. Çünkü, hiçbir Mehmetçiğin komutanı, yılda 3 küsur milyon avro kazanmaz! Türk Lirası ile 30 küsur milyon TL! Yani altı sıfır atılmadan önceki hali ile 30 küsur Trilyon TL! “Aman efendim, futbol piyasasındaki rayiç bu. Futbolun gerçeği bu!” güzel! O zaman “Mehmetçik” benzetmesi yapmayın bir zahmet! Futbolcular zaten kulüplerinden milyonlar kazanıyorlar. Üstüne bir de TFF bunlara galibiyet pirimi de veriyor. Eee? Nerede Mehmetçik? Bu sebepledir ki, saçmalamanın alemi yok! İşte! Mal meydanda! Avrupa Futbol Turnuvasındaki halimiz ortada! Turnuvanın tartışmasız en kötü 3 milli takımından birisi “Bizim Çocuklar!” Yahu futbol bu futbol! Bu kadar abartmaya ne gerek var? Ondan sonra da hüsran! Bu hüsranda da, hezimette de tüm ülkenin payı var! Kimse kusura bakmasın şimdi! El birliği ile şişirdiğimiz balon patladı! Ha, hala şansımız var diyenler görüyorum. Yok yahu, ne şansı! Bu takım, İsviçre yi yenemez ki! Yensin, galip gelsin, en iyi üçüncüler arasına girsin, ben de buradan özür dileyeyim. Keşke yenseler de, ben de seve seve özrümü dilesem. Bu arada Özür Dilemek diye garip bir söz dizimi var. Bir kalıp. Aslında mantık dışı, ama kullanıyoruz işte. Hayat çok garip. Kuşlar uçuyor! Vapurlar yüzüyor falan…