Dolar 34,6040
%-0.1
Euro 36,6298
%0.1
Altın 2.934,930
%-0.06
Bist-100 9.640,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Player yükleniyor...

ÜSKÜDAR'DA HATTAT HASAN ÇELEBİ'YE MUHTEŞEM ‘SAYGI GECESİ'

  • İstanbul Gündemi
  • 13.12.2014 - 20:01

ÜSKÜDAR’DA HATTAT HASAN ÇELEBİ’YE MUHTEŞEM ‘SAYGI GECESİ’

Üsküdar Belediyesi’nin, hocaların hocası Hattat Hasan Çelebi için düzenlediği ‘Saygı Gecesi’ Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile eşleri Emine Erdoğan’ın da katıldığı muhteşem bir geceyle gerçekleştirildi.

Geceye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Dr. Abdurrahman Arıcı, Üsküdar Kaymakamı Mustafa Güler, Beykoz Kaymakamı Süleyman Erdoğan, Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok’la birlikte pek çok davetli, vatandaş ve basın mensubu katıldı.

Üsküdar Belediyesi Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’ndeki gece,  Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Dr. Abdurrahman Arıcı, Üsküdar Kaymakamı Mustafa Güler,Beykoz Kaymakamı Süleyman Erdoğan  ile Başkan Hilmi  Türkmen’in ‘Besmele Sergisi’ açılışıyla başladı. Sonrasında düzenlenen panelde, Prof. Dr. Uğur Derman, Prof. Dr. Mustafa Ağırman, Prof. Dr. İlyas Çelebi, Prof. Dr. Hüsrev Subaşı ve Davut Bektaş, kendi dillerinden ünlü hattatı anlattı.

Hattat Hasan Çelebi’nin hayatının anlatıldığı kısa bir film gösterimi yapıldıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan eşiyle birlikte salona geldi.

Erdoğan’ın gelişi sonrası kürsüye çıkan Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, Üsküdar için tarihi bir gün yaşadıklarına vurgu yaparak, “Hep birlikte tarihi bir gün, tarihi bir akşam yaşıyoruz. Çünkü, liderimiz, dünya lideri Üsküdarlı Cumhurbaşkanım; Üsküdar’da aramızda. ” diyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve davetlileri selamladı.

Başkan Türkmen, Hattat Hasan Çelebi’nin Kur’an-ı yaşama ve yaşatmak için ömrünü vakfettiğini belirterek, “Tam 50 yıldır, yarım asır boyunca kalemiyle ilahi kelamımızın sırlarını bizlere devşirmeye çabalayan hocaların hocası, hüsn-i hattın büyük üstadı Hattat Hasan Çelebi hocamızı hürmetle, muhabbetle selamlıyorum” dedi.

Başkan Hilmi Türkmen, Üsküdar’daki bu tarihi buluşmada teşrifleriyle kendilerini onurlandıran Cumhurbaşkanı Erdoğan’a şükranlarını sunarken, “Mücadelesinde bize öncü olan, daima daha fazla çalışma şevki ve heyecanı veren Cumhurbaşkanımıza bir kere daha huzurlarınızda teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.

Başkan Türkmen, hattın yaşayan en büyük üstadının bir Üsküdarlı olmasına vurgu yaparak, “Muhterem hocamız, 60 yıldır nefes alıp verdiği Üsküdar’da talebe yetiştirmeye, engin bilgi ve tecrübelerini paylaşmaya devam ediyor. İnanıyor ve diliyoruz ki O’nun değerli emekleri ve eşsiz eserleri ve katkılarıyla harflerin aşkı kıyamete kadar sürecektir” dedi.

Başkan Türkmen’in konuşması sonrası alkışlar arasında kürsüye gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Diliniz neyse, dünyanız da odur. Dil medeniyettir, gönüldür, hafızadır. Dil millet olmanın ana vasfıdır" diyerek başladığı konuşmasında flaş açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: `Bizim medeniyetimiz kılıçlarla şekillenmiş değil, kalemle kelamla mürekkeple okkayla şekillenmiş bir medeniyettir` dedi

Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, “Kimse Osmanlıcanın öğrenilmesinden ve öğretilmesinden korkmasın. Bizim çocuklarımız bırakın bizi öğrensinler. Biz o imkanlara nail olamadık. En azından çocuklarımız, torunlarımız o imkanlara nail olsun” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Adına düzenlenmiş bu güzel merasim vesilesiyle üstadımıza huzurlarınızda hürmetlerimi ifade ediyorum ve kendisine Allah’tan uzun ve hayırlı bir ömür niyaz ediyorum. Hocam ellerinize sağlık, gönlünüze sağlık, yüreğinize sağlık, Allah sizden razı olsun. Rabbim bir ömür boyu mürekkeple, kalemle kamışla, kâğıtla dostluk yapmış o parmaklarınıza güç kuvvet versin. Rabbim bir ömür boyu harflerin sırrının peşinde koşmuş, harflerin sırrına vakıf olmuş ve harflerle sırdaşlık yapmış yüreğinizden ferahı hiç ama hiç eksik etmesin. İnşallah öğrettiğiniz her bir harf için Rabbim misliyle mukabele etsin. Sadece okuduğunuz, öğrettiğiniz harfler içinde değil, sizin hatta döktüğünüz ve okunmasına vesile olduğunuz için inşallah Rabbim size misliyle ecrini versin” dedi.

Hattat Hasan Çelebi’den övgüyle bahseden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim medeniyetimiz işte hattat Hasan Çelebi hocamızın o engin gönlündeki birikimdir. Adeta bizim medeniyetimiz ete kemiğe bürünmüş hatta Hasan Çelebi olarak görülmüş bir medeniyettir. Hani Yunus da diyor ya ‘ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm’ Zira üstadımıza şöyle bir baktığımızda orada sade hat sanatı görmezsiniz, orada bütün medeniyeti görürsünüz. Van Merkez Cami ile Üsküdar Selami Ali Cami’nin ortak yanı nedir? Kıblesidir bir de Hasan Çelebi’nin hatlarıdır. Herhalde eksik yok. Eskişehir’de Reşadiye Camii ile Medine-i Münevvere de Ravza-i Mutahhara’nın ortak yanı ezanıdır. Birde hattat Hasan Çelebi’nin hatlarıdır. Kazakistan Almata Cami’nde de onun el emeği vardır, Belçika’daki Yunus Emre Cami’sinde de onun göz nuru vardır. Hocası Hamit Aytaç’ın mezar taşında da, Mihrimah Sultan’ın Eyüp Sultan’daki kabrinin kitabesinde de onun ustalığı vardır. Yani hat sadece güzel yazı değildir. Hat coğrafyadır, hat haritadır, hat büyük bir medeniyetin, kadim bir medeniyetin, sınırlı olmayan bir coğrafyanın ortak dilidir” diye konuştu.

  Erdoğan, “Batılı bir aydın şunu söylüyor; ‘dilimin sınırı Dünyamın sınırlarıdır’ Dilimiz neyse Dünyanız da odur. Kullandığınız kelimelerin kurduğunuz cümlelerin sayısı neyse dünyanız, tefekkürünüz de işte odur. Kim derse ki dil sadece bir iletişim aracıdır inanın dile büyük haksızlık yapar. Dil medeniyettir, gönüldür ve en önemlisi de dil hafızadır. Dil milletler içinde hafızadır. Merhum Cemil Meriç diyor ki; ‘milletin ana vasfı devamlılıktır’ Dilde devamlılık, terbiyede devamlılık, gelenekte devamlılık. Evet dil medeniyetin hafızanın millet olabilmenin anavatanıdır” dedi.

  “Bir toplumdan dilini alırsanız o toplumun milletini de, medeniyetini de hafızasını da almış olursunuz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bunun bedelini çok ağır ödemiş bir millet olarak bunu söylüyorum. Bir toplumun diline kast ederseniz o milletin dinine de, kültürüne de, sanatına da, edebiyatına da kast etmiş olursunuz. Bakın bugünlerde önemli bir yıldönümüne her fırsatta vurgu yapıyorum. Birinci dünya savaşının yıldönümü, çok kan akmıştır, çok masum katledilmiştir. Sınırlar yeniden çizilmiştir. Yeni bölgeler icat edilmiş, yeni sömürü alanları ihdas edilmiştir. Bütün bunlar inanın gelir geçer. Gün gelir bütün bu düzenleme, bu kurgu bozulur. Ama o süreçte çok geniş bir coğrafyanın diline ve kültürüne kast edilmiş dil ve kültür üzerinde de kurgular yapılmak istenmiştir. İşte en tehlikelisi de budur. Allah’a hamdolsun bizi bundan muhafaza buyurmuştur. Yapılan onca saldırıya rağmen Arapça hayattadır, Osmanlıca hayattadır, Türkçe hayattadır. Onca saldırıya rağmen Türkçe ayaktadır. Örselenmiş ve törpülenmiş olabiliriz ama dilimiz, dillerimiz büyük bir millet olmamızı temin edecek şekilde dimdik ayakta ve dimdik hayattadır.

“BU MİLLET YAZIYA, KAĞIDA, KALEME HÜRMET GÖSTEREN BİR MİLLETTİR”

Yazının önemine vurgu yapmak için örnekler veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim babalarımız, dedelerimiz yerde bir yazılı kağıt gördüklerinde alırlardı, öperlerdi. Adeta bir ekmek gibi onu muhafaza ederlerdi, ya da yüksekçe bir yere koyarlardı. Çok kimse bununla alay etti. ‘Anlamını bilmediği kağıdı öpüyorlar’ diye çok kişi bu güzel gelenekle dalga geçtiler. Anlamadıkları şu; bu millet yazıya, kağıda, kaleme hürmet gösteren bir millettir. Arapça ya da Osmanlıca harfler olduğu için değil, o yazı olduğu için onu yerden alır öperler, yüksek bir yere koyarlardı. Manasını bilseler de bilmeseler de, okuyabilseler de okuyamasalar da yazı onlar için muhteremdi mübarekti. Zaman zaman konuşulur ve tartışılır; bizde neden kitap okunmuyor, neden gazete okunmuyor diye. Acaba yazıya gösterilen o hürmetin yitirilmiş olmasından olabilir mi? Bizde okuma yazma bilmeyene cahil denmez, cahil başka bir şeydir, ümmi başka bir şeydir. Haşa Hz peygamber okuma yazma bilmiyordu, yani ümmiydi. Cehaleti yok eden okuma yazma bilmek değildir, mektep, medrese görmek değildir. Kitaplar okumak diplomalara sahip olmak değildir. Cehaleti yok eden idraktir, irfandır, ahlaktır ve hikmettir. Aramızda isminin başında profesör ünvanı olan hocalarımız var, onları tenzih ederim. Fakat Osmanlıcanın bir yazı şekli olduğunu bilmeyen, Osmanlıca ile Türkçe’nin iki farklı dil olduğunu zanneden sözüm ona okumuş (profesörler) görürsünüz” dedi.

Meseleye müspet cepheden bakmakta fayda var” diyerek sözlerini sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hafızamızı, damarlarımızı, köklerimizle olan irtibatlarımızı koparmaya yönelik tüm gayretlere rağmen Allah’a hamdolsun dilimiz gibi tarihimizle aramızda köprü olan yazımızla ayakta kalmış, hayatta kalmış bu günlere ulaşabilmiştir. Hattat Hasan Çelebi üstadımız işte bundan dolayı sadece hattat değildir, o aynı zamanda medeniyetimizi dipdiri ayakta tutan, geçmişten alıp bugüne taşıyan bir pınardır, bir kaynaktır” diye konuştu.

“İSTANBUL HER KÖŞESİYLE YAZIDIR HATTIR”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bizim medeniyetimiz kılıçlarla şekillenmiş değil, kalemle kelamla mürekkeple okkayla şekillenmiş bir medeniyettir. Bizim medeniyetimiz sevgi medeniyeti olduğu kadar aşk medeniyetidir. Aşk medeniyeti olduğu kadar da aynı zamanda meşk medeniyetidir. Şunu hiçbir zaman unutmayacak ve hiçbir zaman unutturmayacağız. Kur’an-i Kerim Mekke’de nazil olmuş, Kahire’de okunmuş, İstanbul’da bu topraklarda yazılmıştır. İstanbul yazının merkezidir. İstanbul her köşesiyle yazıdır hattır” dedi.

“KİMSE OSMANLICANIN ÖĞRENİLMESİNDEN VE ÖĞRETİLMESİNDEN KORKAMASIN”

Kimse Osmanlıcanın öğrenilmesinden ve öğretilmesinden korkmasın” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ben işte  burada şu soruyu sormak zorundayım; Dünyada hangi millet vardır ki medeniyetinin üzerine inşa edildiği yazıyı okuyamaz. Var mı böyle bir medeniyet. Dünyada hangi millet vardır ki dedesinin mezar taşını okuyamaz. Dünyada hangi millet vardır ki iftihar ettiği şairleri, yazarları, münevverleri ilk kaynağından öğrenemez ve dünyada hangi millet vardır ki yazının merkezi bir şehirde, devasa arşivlerde bulunan milyonlarca belgeyi okuyamaz. İçimizde bazıları bunları okuyacak talebeleri yetiştirilebiliyor fakat bu bize yetmez. Hiç kimse bundan farklı manalar çıkarmaya kalkışmasın, meseleyi farklı zeminlere çekip, böyle hayati bir meseleyi kör ve ideolojik açıdan ele almasın. Bu milletin evladı, bu toprağın evladı, dedesiyle ecdadıyla kendi öz medeniyetiyle irtibat kurmaya yönelik azıcıkta olsa heyecan duyar. Ne diyorlar el uzaya gidiyor biz Osmanlıcayı tartışıyoruz diyerek meseleyi sulandırmaya çalışıyorlar. Eğer sen yüzlerce yıllık hafızanı birikimini, medeniyetini siler atarsan işte sadece başkalarının uzaya gidişini seyredersin. Mesele budur. Üstelik daha nice asırlar boyunca da seyretmeye devam edersin. Kimse Osmanlıcanın öğrenilmesinden ve öğretilmesinden korkmasın. Bizim çocuklarımız bırakın bizi öğrensinler. Biz o imkanlara nail olamadık. En azından çocuklarımız, torunlarımız o imkanlara nail olsun. Eski yazı yoktur eskimeyen yazı vardır. Bunu öğretmeye başlıyoruz. Bırakalım çocuklarımız o eskimeyen yazı ile yeniden buluşsunlar” diyerek sözlerini noktaladı.

Konuşmasının ardından Hattat Hasan Çelebi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a katılımlarından dolayı üzerinde hat sanatıyla yazılı  bir hadisi şerifin  olduğu tablo hediye etti. Erdoğan’da  Hattat Hasan Çelebi’ye çinili bir tabak hediye etti. Erdoğan’a teşekkür eden Hasan Çelebi’nin konuşurken duygulandığı ve gözlerinden yaş geldiği görüldü.

                                            

 

 

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.