Player yükleniyor...
PENDİK ÜLKÜ OCAKLARI BAŞKANI KERİM KAYA: ?´HER ÜLKÜCÜ BİR TÜRK OLARAK ?İLA-YI KELİMETULLAH´ DAVASINI YÜRÜTEN NEFERDİR!´´
- İstanbul Gündemi
- 16.10.2015 - 10:52
Pendik Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı Kerim Kaya ile Ülkü Ocakları tarihi ve faaliyetlerine dair samimi bir röportaj gerçekleştirdik.
1 ? ÖNCELİKLE ÜLKÜ OCAKLARI´NIN KURULUŞUNDAN BİZE BİRAZ BAHSEDER MİSİNİZ ?
Başbuğ Alparslan Türkeş´in 1965 yılında Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi genel başkanı olmasıyla beraber gençlik faaliyetlerine ağırlık vererek CKMP Gençlik Kolları´nın teşkilatlanmasını hızlandırmıştır. 1968 yılına gelindiğinde yıkıcı ve bölücü faaliyetlerin tırmanması üzerine milliyetçi gençler, ülkücü kuruluşlar halinde teşkilatlanmaya başlamıştır. 4 Ocak 1968´de Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencisi ve CKMP Gençlik Kolları üyesi olan Ruhi Kılıçkıran, orucunu açtıktan sonra Siteler Yurdu´nda Marksist´ler tarafından vurularak şehit edilmiştir. Ruhi Kılıçkıran, ülkücü hareketin şehitler kervanının yol başçısı olmuştur. CKMP Gençlik Kolları´nın propaganda faaliyetlerini kolaylaştıracak bir gençlik yapılanması olarak ilk kez ?ülkücü´ adıyla Genç Ülkücüler Teşkilatı 29 Şubat 1968´de kurulmuştur. Genç Ülkücüler Teşkilatı genel olarak ortaöğretim gençliğine yönelik faaliyetlerde bulunmuştur. Genç Ülkücüler Teşkilatı´nın üyesi olan Bahattin Dedeşan ve Mustafa Kahraman 1969´da şehit edilmiştir. Yurdun birçok yerinde teşkilat kuran Genç Ülkücüler Teşkilatı, Süleyman Özmen ve Yusuf İmamoğlu´nun cenaze törenine katılmış ve dağıttıkları bildiriler ile komünizmi lanetlemiştir. 12 Mart 1971 ihtilali sonrasında dernek, genel merkezini de Ankara´dan Yozgat´a taşımış ve çalışmalarını askıya alarak kendini feshetmiştir.
Ülkücü Hareketin efsanevi gençlik teşkilatı olan Ülkü Ocakları, ?Ülkü Ocağı? adıyla ilk kez Ankara Üniversitesi Hukuk, Dil, Tarih ve Coğrafya ile Ziraat Fakülteleri´nde milliyetçi gençler tarafından fikir kulübü olarak kurulmuştur. Kurulan ilk Ülkü Ocağı, Ankara´da Çanakkale zaferinin yıldönümüne rastlayan 18 Mart 1966´da CKMP Gençlik Kolları tarafından kamuoyuna açıklanmıştır. 1968 yılından itibaren her üniversitede bir Ülkü Ocağı şubesi kurulmaya başlanmıştır. CKMP Genel Başkan Yardımcısı Dündar Taşer, Ülkü Ocakları´nın kurulması ve teşkilatlanması ile bizzat ilgilenmiş ve CKMP Gençlik Kolları´nı bu işle görevlendirmiştir. Kısa sürede Ankara, Hacettepe, Gazi, Ortadoğu, İstanbul üniversitelerinde Ülkü Ocakları kurulmuştur.
Ülkü Ocakları ilk yürüyüşü olan ?Milli Hareket Yürüyüşü?nü Ankara´da 1 Haziran 1968´de gerçekleştirmiştir. Ancak o güne kadar okullara hakim olan sol gruplar, ülkücüler üzerinde terör havası estirmeye başlamışlardır. Başbuğ Alparslan Türkeş, ODTÜ Ülkü Ocağı´nın düzenlediği bir konferansa katılmış ve dış politika konusunda etkili bir konuşma yaparak gençlerin dikkatini üzerine çekmiştir. Kurulan ocakların hiçbirisi dernek statüsünde olmadığı için aralarında birlik ve koordinasyon bulunmamaktadır. 1969 Mayıs´ından itibaren Ülkü Ocakları´nı, Ülkü Ocakları Birliği´ne dönüştürme çalışmalarına başlanmış ve Ankara Ülkü Ocakları Birliği kurulmuştur. Yine aynı şekilde İstanbul´daki ülkücüler İstanbul Ülkü Ocakları Birliği´ni ve İzmir´deki ülkücüler de İzmir Ülkü Ocakları Birliği´ni kurmuşlardır.
2 ? PEKİ TÜRK - İSLAM DAVASINDA ÜLKÜ OCAKLARI´NIN YERİ NASIL BİR KONUMDADIR?
Türk milletinin iyilik ve güzelliklere diriliş, kötülük ve çirkinliklere karşı direniş ordusu olan ülkücülerin ana felsefesi Türk-İslam ülküsüdür. Bu ülkü Türk milletini İslam´la, İslam dinini de Türk milleti ile güçlendirmek ve yüceltme ülküsüdür. Her ülkücü bir Türk olarak İlayi Kelimetullah (Allahın adını yayma) davasını yürüten neferdir.
Türk, dünyanın ve tarihin en eski kavimlerinden biridir. Çeşitli tarihî belgelerden de öğreniyoruz ki, bu kavim aynı zamanda tarihin kaydettiği en medenî ve en dinamik içtimaî ırklarından biridir. İslamiyet´ten öncesine kadar uzanan köklü bir geçmişe sahip olan Türk milleti birçok imparatorluk, devlet ve beylik kurarak tarihe adını yazdırmıştır. Bu yüce milletin Müslüman olduktan sonra yaptıkları da öncesini aratmayacak niteliktedir.
Son yüzyılda Türk milletinin yetiştirdiği en büyük ilim adamlarından biri olan Ziya Gökalp, ülkücü hareketin fikir babalarındandır. Ülkücü hareketin hareket noktasını ana hatlarıyla çizen Ziya Gökalp için, İslam dini milletin özü, Türklük ise millî varlığın adıdır. İnanıyorum ki, hem Türk hem Müslüman olmak, hem de muasır dünyaya öncülük etmek mümkündür. Ecdadımız bütün tarihleri boyunca bunu denediler ve başarılı oldular. O halde bizler niye bu tarihi misyonumuzu yerine getirmeyelim. Peki ülkücü hareketin neferlerine; Türk-İslam kültürünü korumak, Türk-İslam ülküsünü yaşatmak, bu ülküyü başarıya ulaştırmak ve Müslüman Türk milletini her ortamda hâkim ve galip kılmak için ne gibi görevler düşmektedir?
Yüzlerce yıllık bir emaneti elinde tutan ülkücü harekete düşen görev ise Türk-İslam kültürüne, medeniyetine, ülküsüne bağlı olmak; Türklüğü bedeni, İslamiyeti ruhu bilmek. Milletini teknolojik hamlelerle dünyanın bir numaralı devleti yapma özlemi ile çırpınmak ve bu uğurda geceli gündüzlü çalışmaktır. Dünya Türklüğünün, İslam âleminin ve mazlum milletlerin ümidi olan bir gençlik haline gelerek içinde bulunduğumuz hazin durumdan Türk İslam âlemini kurtarmak her ülkücünün boynunun borcudur. Seyyid Ahmet Arvasi Hoca´nın da dediği gibi ;
Bu dava özüdür İslamiyet´in
Bu dava güneşi mazlum milletin
Bu dava her şeyden her şeyden çetin
Bu yolda dert, hüzün, gurbet bizimdir
3 ? GEÇMİŞTE ÜLKÜ OCAKLARI DENİLDİĞİNDE ADAM TOPLAYIP DÖVEN, HARAÇ KESEN MAFYA GİBİ İMAJ VARDI. BU İMAJIN YIKILDIĞINI DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?
Öncelikle bu talihsiz söylemler, ?Çamur at izi kalsın´ cihetinde aslı astarı olmamakla birlikte bir iftira ve karalama kampanyasından mütevellit ahlaksızlıklardır. Cennet mekan başbuğumuz Alparslan Türkeş Beyin de dediği gibi; ?Ülkücüden mafya, mafyadan ülkücü olmaz.´ Türklük gurur ve şuuru, İslam ahlak ve vaziletlerinin yılmaz savunucusu demektir. Ülkücülere bu tür iftiralarla tertemiz pırıl pırıl gençler karalanmakta, yıllarca devletine ve milletine bir karşılık beklemeden yapılan tüm hizmetlere gölge düşürülmek amaçlanmaktadır. Ama dün olduğu gibi bugün de, bugün olduğu gibi yarın da bu mesnetsiz ifadeler karşılık bulamamış ve bulamayacaktır.
4 ? GENÇLERİN ÜLKÜ OCAKLARINA TEŞVİK EDİLMESİ İÇİN NE GİBİ ÇALIŞMALARINIZ OLDU?
Başbuğ Türkeş´in önderliğindeki Ülkücüler, gençliği teşkilatlandırarak Türk milletinde milli heyecanı tekrar canlandırmak için ?Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslümanız? sloganı ile Anadolu´da dalga dalga yayılmışlardır. Seyyid Ahmet Arvasi ve Dündar Taşer gibi ideologların girişimleriyle ?Türk-İslam Ülküsü? ideolojisi şekillenmiştir. Dündar Taşer´in düzenlediği sohbetlere Ülkücü gençler yoğun katılım sağlayarak geceler boyu onu dinlemişlerdir. Taşer, Ülkücü gençlere hitaben ?Biz kaybedilmiş medeniyetin çocuklarıyız, o kaybedilmiş medeniyeti yeniden kuracak olan sizlersiniz? diyerek onlara yeni ufukları işaret ediyordu. Dündar Taşer, 1967 yılından itibaren her yıl Osmanlı Devleti´nin kurulduğu yer olan Söğüt´te düzenlenen Ertuğrul Gazi Törenleri´ne gençlik kollarının katılmasında önemli etkisi olmuştur. Söğüt´te düzenlenen bu ziyaretlerle gençliğin tarih ve milliyetçilik şuurunu kazanmasını sağlayarak Ülkücü gençliğin misyonunun önemini belirtmiştir.
1970?li yılların ikinci yarısında Ülkü Ocakları Derneği mensubu gençler ?Türk-İslam Ülküsü? doğrultusunda milliyetçi gençliği teşkilandırmıştır. Galip Erdem de bu dönemde gençliğin yetişmesi için ocaklardaki özel eğitimlere katılarak gençlere ülkücülüğün temellerini ve Türk gençliğinin gelecek hedeflerini anlatmıştır. Ülkü Ocakları´nın yayınlarında yazdığı yazılarla ülkücü gençliğin geleceğinin yol haritasını, olan hedefleri ve gayeleri anlatıyordu.
1977´den sonra Başbuğ Alparslan Türkeş´in öncülüğünde gençlerin zararlı ideolojilere karşı daha eğitimli olması amacıyla eğitimciler yetiştirilerek Anadolu´ya gönderilmiştir. O dönemde gençliğin fikir babalığını yapan Galip Erdem, Seyyid Ahmet Arvasi, Dündar Taşer, Erol Güngör gibi daha birçok aydın şahıslar ülkücülüğü tam anlamıyla özümsemelerini sağlamışlardır. Başbuğ´un tabiri ile tıbbiye laboratuarlarıyla İlahiyat Fakülteleri´nin koridorlarını birleştiren yani ilim ile imanı esas alan Ülkü Ocakları, bünyesinden birçok aydın kişilik çıkarmayı başarmıştır. Fakat 12 Eylül 1980´de yapılan ihtilal neticesinde ülkücüler zindanlara kapatılarak ve 12 Eylül öncesi kızıl kurşunlarla şehit edilerek ülkeyi daha ileri ufuklara götürecek nesiller yok edilmiştir.
Şanlı Türk tarihinin kendine yüklediği misyonu her daim yaşatan Ülkü Ocakları, 1980 öncesinde büyük bir mücadeleden geçmiş ve binlerce şehit vermiştir. 12 Eylül işkencelerinde 9 yiğidini idama uğurladı ama hiçbir zaman mücadele vazgeçmedi. Günümüzde de bu misyon ile ?Lider Ülke Türkiye´ vizyonunun temelleri üzerine milli ve manevi şuura sahip lider kadrolar inşa etmeye çalışmaktadır.
5 ? ÜLKÜ OCAKLARINDA NE GİBİ FALİYETLER GERÇEKLEŞTİRİLMEKTEDİR?
Ülkü Ocakları öncelikle milli ve manevi aşının yapıldığı temiz toplum olabilme bilinciyle hareket eden büyüklerimize saygı küçüklerimize sevgi tohumlarının ekildiği ülkemizin yarınları olan gençlere, toplum içinde davranışlarından aile bireyleriyle olan ilişkilerine, okul hayatları boyunca takınmaları gereken tavırdan sosyal yaşıntılarındaki duruşlarına, gerek abide şahsiyetlerin yaşantılarından kesitler sunarak gerekse biz ocak başkanları ve yöneticilerin yaşantılarıyla, onları iyiye doğruya sevk etmeye çaba sarf ediyoruz. Bu mimvalde ocaklarımızı gençlerin cazibe merkezleri haline getirmek adına futbol, masa tenisi, satranç, savunma sporları gibi fiziksel ve zihinsel gelişimlerine de katkı sağlayıcı faaliyetler yürütüyoruz. Ücretsiz ders ve etütlerle eğitim hayatlarında başarıyı yakalamalarını amaçlıyoruz. Kur´an-ı Kerim dersleri veriyor ve her Perşembe Kur´an-Kerim tilaveti yapıyoruz. Çeşitli sosyal sorumluluk projeleriyle (Kadına şiddete hayır, uyuşturucuya hayır, yerinden yurdundan göç etmek zorunda kalmış mazlum soydaş ve dindaşlarımıza ayni ve nakdi yardımlar) bilinçlenmelerini duyarlılık kazanmalarını sağlıyoruz. Yine rahmetli başbuğumuzun bir sözüne atıfta bulunuyor ve gençlere bu şekilde seslenmek istiyorum.´´Hepiniz birer Türk Bayrağı´sınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin, yere düşürmeyin ´´
6 ? TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ DENİLİNCE GENELLİKLE ALGILANAN IRKÇI BİR BAKIŞ AÇISI DURUMU VAR. ÜLKÜ OCAKLARI OLARAK BUNU NASIL İZAH EDİYORSUNUZ?
İnsanlar mensubu oldukları milleti seçmeleri gibi bir durum olmadığı gibi, mensup oldukları milleti sevmeleri muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmaya çalışmaları veya buna inanmaları kadar doğal bir durum olamaz. Hal böyleyken öncelikle millet kavramını tarif etmek gerekmektedir. Millet, çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan; aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu topluluğa denir. Anayasa´nın 66. maddesine göre; "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk´tür." Atatürk´ün Türklük tanımı : "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir." Kurucu irade ve anayasanın belirttiği ?Türk´ kavramı, ırksal manada değil millet anlamında kulanılmıştır. Biz Türk milliyetçileri de kendisini bu millete ait olan herkesi bu milletin mensubu kabul eder ve bu milleti sevmenin adına ?Türk Milliyetçiliği´ deriz. Bizleri milliyetçi olduğumuz için ırkçılık ile suçlayanlar kökü dışarıda olan, milletiyeti dahi olmayan ne idüğü belirsiz şarlatanlardır.
RÖPORTAJ VE FOTOĞRAFLAR: GÖKSENİN AKTAŞ
Yorum Yazın